ABTTF
TR
HABER BÜLTENİMİZE KAYIT OLUN Bülten İcon
Batı Trakya

Prof. Dr. Mümtaz Soysal'ın Batı Trakya ziyareti

01.12.2006
Antifonitis – Gümülcine

22 Kasım 2006

TÜRKLER İŞİ BÜYÜTÜYORLAR MÜMTAZ SOYSAL GÜMÜLCİNE'DE


25 Kasım Cumartesi günü eski Türk Dışişleri Bakanı (1994) ve yıllarca Denktaş'ın danışmanlığını yapmış olan Mümtaz Soysal, Azınlık Yüksek Tahsilliler Derneği'nin davetlisi olarak “Chris & Eve” otelinde bir konuşma yapacak. Ele alınacak konu ise “Türk-Yunan İlişkilerinde (Batı) Trakya Konusu”

Bu tam manasıyla bir tahriktir, zira adıgeçen Anayasa Profesörü Türkiye'de olduğu kadar, işgal altındaki Kıbrıs'ta da sefil bir rol oynamıştır. Sosyalist bir geçmişe (1960'lı yıllarda 14,5 ay hapis yatmıştır) sahip olan söz konusu kişi, Ankara'daki profesörlük kürsüsünden, Türkiye'nin en büyük gazetelerindeki yazılarıyla ve 1990'lı yıllarda parlamenter kimliğiyle Kemalizme sadık bir şekilde hizmet etmiştir.

Adıgeçeni bazen dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu'nun işbirliğiyle Saddam Hüseyin'e Rus silahlarının ulaştırılması gibi karanlık işlerde, bazen de Fethullah Gülen'den para alarak, Kazakistan'da Türk üniversitesi açılması konusunda aracı yapmışlardır.

Denktaş'ın Kıbrıs konusunda taviz vermeyen tavırlarında Mümtaz Soysal'ın rolü ise belirleyici olmuştur.

Mümtaz Soysal'ın Mehmet Ali Birand'la aralarında 2004 yılında ABD'de bir sürtüşme olmuştu. Kıbrıs konusunda Batı girişimlerini destekleyen Birand, Soysal'a göre “Kıbrıs'ı Yunanlılara satıyordu”. Bu nedenden dolayı Soysal Türk gazeteciler huzurunda Birand'a “pez...” “köpek” ve “Karen Fogg çocuğu” diyerek hakaret etmişti.

Evet, hoş geldi safalar getirdi!"




Hronos – Gümülcine

23 Kasım 2006

ESKİ TÜRK DIŞİŞLERİ BAKANI MÜMTAZ SOYSAL KONUŞMACI OLARAK GÜMÜLCİNE'YE GELİYOR.


-Adıgeçen “Türk - Yunan ilişkilerinde Batı Trakya konusu” başlıklı bir konuşma yapacak.

Türk diplomasisinin “şahini” eski Dışişleri Bakanı, akademisyen, Bülent Ecevit'in özel danışmanı, yedi yıldır Rauf Denktaş'ın danışmanı Mümtaz Soysal, Cumartesi günü (25 Kasım) Azınlık Yüksek Tahsilliler Derneği'nin düzenleyeceği etkinlikte konuşmacı olarak Gümülcine'ye geliyor. Davetiyede belirtildiğine göre, “Batı Trakya'nın tüm Türk halkı bu etkinliği izlemeye davet ediliyor.”

İskeçe'den elimize ulaşan bilgilere göre, Mümtaz Soysal'ın gelişi “sözde Müftünün” seçimi konusundaki azınlık içi sürtüşmelerin ortadan kaldırılmasıyla ilgili. Bunun yanında Yunan diplomasi çevreleri her ne kadar Türk siyasetçilerin (Batı) Trakya'daki hareketlilikleri konusunda düşünceli olsalar da, son derece düşük profilli bir tutum izliyorlar.

Yakın tarihteki konularda önemli kararlar alan ve başrol oyuncuları olan kişilerin danışmanlığını yapmış bir kişinin, Türk-Yunan ilişkilerini Türkiye'nin görüş açısından bildirmesiyle ilgili bir etkinlik ilk defa gerçekleşiyor. Bu da bölgemizdeki kamuoyunun yarısını, Türklerin bakış açısı yönünde bilgilendirmek isteyen Azınlık Yüksek Tahsilliler Derneği'nin ne denli rahat hareket ettiğini gösteriyor.




Hronos – Gümülcine

23 Kasım 2006


Azınlık üyelerinin bölgemizde uygulamaya çalıştıkları iki dillilik konusunda öyle bazı şeyler oluyor ki, bu konuların sadece bunlarla ilgilenenleri değil, nirvanaya ulaşmış, gaflet uykusu içindeki yerel halkı da, etrafında neler döndüğü konusunda düşündürmesi gerekiyor.

Cumartesi günü (25 Kasım) şehrimizdeki bir otelde konuşmak için davet edilen Türk akademisyen Mümtaz Soysal Gümülcine'ye geliyor. Adıgeçen, Dışişleri Bakanlığı dışında uzun yıllar boyunca “Attila'nın” Başbakanı Ecevit ve Denktaş'ın danışmanlıklarını da yapmış bir kişidir.

Doğaldır ki konuşma ve sohbet Türkçe olacak ve konu olarak da (Batı) Trakya azınlığı ile Türk-Yunan ilişkilerini ele alacak. Anlayacağınız bu konu Yunan konularına doğrudan bir müdahale niteliğini taşıyor ve tüm azınlık, çoluk-çocuk da olmak üzere bu toplantıya katılmaya davet edildi.

Edinilen bilgilere göre, adıgeçen Türk akademisyenin konuşmasını, aralarında akademisyenler, üniversite okutmanları da olan Yunanlılar da izlemek istiyorlarmış. Yetkililer konuşmada bir tercüman olmasını da isteyince bu toplantıyı düzenleyenler bunu kabul etmemişler ve aralarında konuşarak bu talebe bir cevap vereceklerini belirtmişler.

Bu durum, sözde yapılan dostluk ortamını geliştirme çabalarıyla örtüşemez; bunun yanında bu toplantıyla ilgilenen Hristiyanların Türk akademisyenin ne dediğini anlamamaları da şüphe uyandırıcı bir durumdur ve Azınlık Yüksek Tahsilliler Derneği'nin bu konuyu halletmesi gerekir.

Yerel yetkililer eğer bir tercüman olmazsa, bu toplantıya kesinlikle izin vermemelidirler, zira tercüman olduğu takdirde bu toplantıyı organize edenler tüm konfor ve özgürlüklerinden yararlanarak yaşadıkları bölgeye karşı bir komplo içinde olmadıklarını kanıtlamış olacaklardır.
Organizatörlerin bunu kabul etmeme konusundaki her kararı yetkili makamların dikkatini çekmeli ve bu etkinliğin düzenlenmesine izin vermemelerine neden olmalıdır. Ayrıca uçan (Aslında Batı Trakya dışında ikamet eden ve sadece derslerine katılmak için uçakla bölgeye gelen üniversite öğretim görevlileri) ve yerde olan tüm sayın üniversite öğretim görevlileri haftasonu kapağı Kolonaki semtine (Atina) atmak yerine, bu toplantıya katılmalıdırlar.

Bilinmesi gereken konulardan biri de, yerel heyetlerimizin belediye başkanlarının Müslüman oldukları Bulgar belediyelerine gittikleri zaman, bu belediye başkanlarının toplantılara (Batı) Trakya'lı Müslüman Yunanistan vatandaşı delegeler de katılmalarına rağmen, ne özel ne de kamuya açık görüşmeler hatta ikili görüşmeler sırasında Türkçe değil, Bulgarca konuştuklarıdır. Bu konuşmalar sırasında konuşmaları Yunancaya çeviren çevirmenler mevcuttur.

Müslüman Bulgar belediye başkanları Yunan heyetleriyle görüşmeleri sırasında Bulgarca konuşurlarken, neden Yunanistan'da Türk akademisyenin katıldığı bu etkinliği düzenleyenler, üstüne üstlük bir de yüksek tahsilliyken yaşadıkları ülkeye saygı göstermiyorlar? Neden çevirmen kullanma konusunda ortaya böyle engeller çıkarıyorlar?

Bir arada yaşayan bu iki toplumun temel ilişkilerindeki “ayrıntılarla” ilgili olarak, yaşadıkları bölgeyle ilgilenen tüm (Batı) Trakyalıların bu konuyla yakından ilgilenmeleri ve bu konuları sümen altı etmemeleri gerekir.

Otele kaç kişi sığabileceği konusunda polisin verdiği izin belirleyici olmalı ve düzen ile güvenlik açısından, izin verilen sayıdan fazla gelen kişilerin uzaklaştırılmaları gerekir. Eğer organizatörler tüm (Batı) Trakya “Türklüğünü” davet etmek istiyorlarsa, o zaman bu etkinliği stadyumda düzenlesinler.

Devletin değil, organizatörlerin kendilerinin simültane çevirmen bulundurmaya mecbur edilmeleri gerekir. Her halükarda, bizi hem devlet hem de halk olarak son derece zor durumda bırakan bu duruma artık bir dur demenin zamanı gelmiştir; zira bu durum, (Batı) Trakya'da rakipsiz bir şekidle cirit atan her “Attila” danışmanının elinde oyuncak olduğumuzu göstermektedir. Unutmayalım, bir başladı mı, arkası da gelir...




Paratiritis – Gümülcine

24 Kasım 2006


Azınlık Yüksek Tahsilliler Derneği'nin davetlisi olarak, “(Batı) Trakya'nın Türk-Yunan İlişikilerindeki Yeri” konulu bir konuşma yapacak olan eski Türk Dışişleri Bakanı Mümtaz Soysal'ın ziyareti büyük bir merakla bekleniyor.

Bu merakın esas nedeni ise, adıgeçenin herhangi biri olmayışıdır. Adıgeçen uzun yıllar boyunca Rauf Denktaş'ın hukuk danışmanlığını yapan ve aşırı uçlarda yer alan biri olarak tanınmaktadır. Aşağıda, bizi ziyarete geleni tanıyabilmeniz için bir fotoğrafını yayımlıyoruz.

Bu satırların yazarı kötü haberler habercisi olmak istemese de, internette yaptığı hızlı bir araştırmanın sonuçlarını sunmaktadır. “Pontiki” gazetesinin 13 Mart 1993 tarihli nüshasında yer alanlara göre adıgeçen, işgal altındaki toprakların göçe açılmasının fikir babası olup, (Batı) Trakya'da da yeni bir Kıbrıs meselesi meydana getirmek için aynı yönde çalışmalar yapmış.

Mümtaz Soysal, geçen yıl da Kıbrıs meselesiyle ilgili olarak yeni bir çözüm süreci ihtimaline karşı BBC'ye şu görülmemiş açıklamada bulunmuş: “Kanımca Türkiye'nin AB üyeliğinin, Kıbrıs Türklerinin AB'yle birleşmesiyle bağlantılı olması gerekir. Yani önce Kıbrıs Türklerinin AB'ye üye olmaları, sonra da Türkiye'nin AB'ye üye olmasını beklemek gibi bir şey olmaz.”

Esasen başka bir eski Dışişleri Bakanı, Yaşar Yakış'ın (Batı) Trakya ziyareti hâlâ belleklerde tazeliğini korurken, bu ziyaret sırasında ortamda yeni bir gerginlik olmaması için iki tarafın da biraz dikkatli davranmaları iyi olacaktır.

Giannis Giankinis




Hronos – Gümülcine

28 Kasım 2006

MÜMTAZ SOYSAL “TÜRK-YUNAN İLİŞKİLERİNDE BATI TRAKYA” KONUSUNDA DİKKATLİ DAVRANDI

- Patrikhane'nin Ekümenikliğini Türkiye sınırları dahilinde olduğu sürece tanımıyoruz

- Dört saat süren Azınlık Yüksek Tahsilliler etkinliği tercümansız gerçekleşti.


Gümülcine'deki Azınlık Yüksek Tahsilliler Derneği'nin etkinliğinde konuşmacı olarak davet edilen, Denktaş ve Ecevit'in danışmanı ve eski Dışişleri Bakanı Prof. Dr. Mümtaz Soysal konuşmasında bilhassa dikkatli davrandı. Adıgeçen, derin tarih bilgisi ve olayları teker teker sayarak, bir akademisyenler topluluğuna konferans verir bir şekilde analizler yaparak konuştu.

Konferansın gerçekleştiği “Chris & Eve” otelinin salonu Rodop ve İskeçe illerinden gelen azınlık yerel yönetim temsilcileri ve dinleyicileriyle hınca hınç doldu. Dinleyiciler, dört saat kadar süren konferans bitene kadar salondan ayrılmadılar, soruların hepsi ise Türkçe soruldu.

Üniversite öğrencisi olan bir genç kız bu konuyla ilgili şikayette bulununca, organizatörler adına Yüksek Tahsilliler Derneği Başkanı Cemil Kabza söz aldı ve konunun azınlıkla ilgili olduğundan dolayı, bir tercüman bulundurmayı öngöremediklerini belirtti...

Sayın Soysal bir gün önce aynı otelde gerçekleşen öğretmenler günü etkinliklerine de katıldı ve konferansın ertesi günü İskeçe'yi de ziyaret ederek (Not: Prof. Dr. Soysal konferansın ertesi günü Türkiye'ye müteveccihen Gümülcine'den ayrılmıştır; İskeçe ziyareti, konferans günü gerçekleşmiştir) bazı temaslarda bulundu.

Mümtaz Soysal'ın Gümülcine'deki konuşmasının tutanaklarını tutan gazetecilerin yanısıra, Türkiye'nin Gümülcine Muavin Konsolosu Özgür Şahin ile Gümülcine sözde Müftüsü İbrahim Şerif'in arasında oturan Türkiye'nin Gümülcine Başkonsolosu Ahmet Rıza Demirer'in konferans boyunca not tuttuğu da dikkatleri çeken bir başka durumdu.

İzleyicilerin arasında ilk sıralarda Milletvekili İlhan Ahmet, Rodop İl Meclisi Üyesi Sibel Mustafaoğlu, İskeçe Belediye Başkan adayı Hüsnü Serdarzade, emektar gazeteci Hasan Hatipoğlu, Rodop Vali Yardımcıları Ahmet Hacıosman ve Mehmet Devecioğlu, Kozlukebir (Arriana) Belediye Başkanı Halit Mehmet, diğer seçilmiş ve adaylar, İskeçe Müslüman Birliği (İskeçe Türk Birliği kastedilmektedir.) temsilcileri ve konferansın sonunda neredeyse hepsi, önemli misafirle fotoğraf çektiren azınlık basını temsilcileri vardı.

Konferans sonunda bazı sorular sorulmaya çalışıldığında, Avukat Yücel Hüseyin'in yapmış olduğu Yunanca çeviri itirazlara neden oldu ve çeviri konusu da muallakta kalmaya devam etti.

Çeşitli düşünürlerin teorilerine değinen Mümtaz Soysal, ortamın gerginliğe müsait olduğu yolundaki basın haberlerini de dikkate alarak, bilhassa dikkatli konuştu. Adıgeçen, konuşmasının başında, ortam gerginliğe müsait olduğu cihetle, böyle bir duruma mahal vermemek için dikkatli olacağını belirtti. Mümtaz Soysal, azınlığın Balkan savaşlarından dolayı nasıl oluştuğunu, bu toprakların sırasıyla Türklere, Bulgarlara ve Fransızlara ait olduğunu anlatarak Sevr Antlaşması ve Batı Trakya konularına değindi.

Küçük Asya Savaşı'ndan da (Kurtuluş Savaşı) bahseden adıgeçen, Atatürk'ün yeterince güçlü bir orduya sahip olması durumunda bu bölgeye doğru da ilerleyeceğini, ancak gerçekleri gördüğünden dolayı, azınlığın haklarını güvence altına alacak olan barışçıl bir anlaşmada karar kıldığını söyledi.

Sayın Soysal, Patrikhane için de şu sözleri zikretti: “Ekümenikliği, Patrikhanenin sınırlarımızın dışına çıkması halinde kabul ederiz. Patrikhane bu haliyle Türkiye içindeki 3.000 Rum-Ortodoks Hristiyanı temsil etmektedir, ekümenikliğini kabul etmiyoruz... Heybeliada Ruhban Okuluna gelince, okulu yüksek öğretim sistemine dahil etmek şartıyla açabilirler.”

Mümtaz Soysal, karşılıklılıkla ilgili olarak, Gökçeada ve Bozcaada'da hiç Elen kalmadığı konusunda bir soruya ise inanılmaz bir cevap verdi: “Gökçeada sakinleri, Yunanistan'da daha iyi yaşam şartları bulduklarından dolayı adayı terkettiler, bunun yanında, Yunanistan'ın karasularını 6 mile çıkarması da Gökçeada'daki durumu zorlaştırdı.”

Bu arada Müftü seçimi gibi yerel konular da konuşmalara dahil olsa da, Türk akademisyen bu ve azınlık temsilcilerinin ön plana çıkardığı bazı konularla ilgili bir tutum takınmaktan ustaca kaçındı. Adıgeçen ateşe körükle gitmekten kaçınarak, gerginliği önledi.

Sonuçta yumuşak hatta ilgisiz denebilecek bir ifadeyle, esasen bazı tarihçileri ilgilendirebilecek akademik düzeyde bir konferans verdi.

Melahrini Martidu




Hronos – Gümülcine

28 Kasım 2006


Eski Türk Dışişleri Bakanı, akademisyen ve uzun yıllar boyunca Attila Başbakanı Bülent Ecevit ve Kuzey Kıbrıs Başkanı Denktaş'ın danışmanlığını yapmış olan Mümtaz Soysal'ın Cumartesi (25 Kasım) akşamı verdiği konferansı 500-600 kişi izledi.

Toplantıya çoğunluk mensuplarından milli konularda hassas olan 10-12 kadar kişi katıldıysa da, konuşmacının söylediklerini konferans Türkçe gerçekleştiğinden dolayı anlayamadılar.

Hristiyan katılımcılar bir ara bu konuda şikayette bulununca bir çevirmen görevlendirildi, ancak çeviri o kadar kötüydü ki, sonuçta kimse konunun özüne inerek neler anlatıldığını tam olarak idrak edemedi.

Sayın Soysal dikkatli bir dil kullanarak tahriklerden kaçındı, ancak Müftünün belirlenmesi, azınlığın kendi kimliğini tayin hakkı gibi Türkiye'nin Batı Trakya'da uygulatmak istediği konular ile Patrikhane, Heybeliada Ruhban Okulu gibi hususlara diplomatik bir dil kullanarak değinmeyi de ihmal etmedi.

Konferanstan sonra gerçekleşen soru-cevap bölümünde ise azınlığın, İsmail Rodoplu, Hüsnü Serdarzade, İlhan Ahmet, Mustafa Mustafa ve Halil Haki gibi sertlik yanlısı “baskı görenleri” söz alarak bilinen tezlerini yinelediler; ayrıca az sayıda da Hristiyan söz aldı, ancak bu kişilerin soru sorarken son derece dikkatli davrandıkları görüldü.

Sayın Soysal'a (Batı) Trakya'ya geldiğinde, kiliseye veya ahıra çevrilen, ya da Kıbrıs'ta olduğu gibi kötü durumda olan camiler görüp görmediği soruldu. Ayrıca özgür görüşe sahip olan gazete ve gazetecilere saldırılar olup olmadığı konusunda tespitleri ve Kuzey Kıbrıs'ta Şener Levent ve adı “Afrika” olarak değiştirilen “Avrupa” gazetesi ile ilgili olaylarla benzerlik olup olmadığı soruldu.

Sayın Soysal bu soruyu diplomatik bir şekilde cevaplandırarak, böyle saldırıların olmuş da olabileceğini, olmamış da olabileceğini, ancak kendisinin böyle bir şey duymadığını belirtti. Adıgeçen, başka biri tarafından karşılıklılık gibi sıcak bir konuda sorulan soruyu da geçiştirdi.
Ayrıca kendisine İstanbul, Gökçeada, Bozcaada'da yaşayan Elen azınlığın gayrı menkulleri, vakıflar, kilise vakıfları gibi konular hakkındaki yasanın nasıl bir yasa olduğu sorulduğunda da verilen yanıt aynı şekilde diplomatikti. Mümtaz Soysal bu konuda bir sorunu olanın Avrupa Mahkemelerine başvurabileceklerini söyledi...

Mümtaz Soysal'ın Gümülcine'ye geldiğini duyan halkın çoğunluğu doğru bir harekette bulunarak sözkonusu ziyaret hakkındaki itirazlarını ifade etti: Adıgeçen kişi bunca yıldır Kıbrıs'ta işgal altındaki topraklardaydı, Müslüman Yüksek Tahsilliler bize demokrasi satmak için mi kendisini buraya getirdiler?





Paratiritis – Gümülcine

28 Kasım 2006


Batı Trakya Azınlığı Yüksek Tahsilliler Derneği'nin, eski Türk Dışişleri Bakanı Mümtaz Soysal'ın davetli olduğu etkinliğinin pek sorun yaratmadan geçtiğini duydum. Otelde yapılan toplantıya çok sayıda kişi katıldı. Toplantı neredeyse dört saat sürdü! Mümtaz Soysal'ın konuşması bir buçuk, soru-yanıt kısmı ise iki buçuk saat kadar sürdü.

Elimize ulaşan bilgilere göre eski Bakan benimle de ilgilenmiş. Soysal, “Paratiritis” gazetesinin, kendisinin aşırı uçlarda bir kişi olduğu yorumunda bulunduğunu belirtmiş. Adıgeçen, buna paralel olarak gazetenin kendisine dikkatli davranmasını salık verdiğini sözlerine eklemiş (Esasen bu sözler sadece kendisine değil, Yunanlı yetkililere ve sözkonusu etkinlikle ilgili diğer taraflara da yönelikti).

Mümtaz Soysal kendisine yapılan “şahin” tanımlamasını da yorumlayarak, kendisinin ne şahin, ne de güvercin olduğunu, zira kuş değil, insan olduğunu belirtmiş.

Giannis Giankinis




Hronos – Gümülcine

30 Kasım 2006


Eski Türk Dışişleri Bakanı ve Ecevit ile Denktaş'ın danışmanlığını yapmış olan Mümtaz Soysal'ın vereceği konferanstan iki gün önce yazmış olduğumuz yazıda, adıgeçenin söyleyeceklerini üniversite öğretim üyeleri ve öğrencilerinin de izlemeleri gerektiğini yazmıştık. Bu konudaki yazımızın nedeni, konunun (Batı) Trakya için ciddi bir konu olduğundan dolayıydı ve bu nedenle Trakya Dimokritos Üniversitesi okutmanları olduğu kadar, öğrencilerinin de izlemeleri gerekiyordu. Maalesef ne hukuk, ne uluslararası hukuk, ne de Karadeniz ülkeleri bölümü öğretim üyeleri ve öğrencileri söz konusu toplantıya rağbet etmediler. Toplantıda Gümülcine sakini 10-12 kişinin ve bir de Selanikli bir profesörün bulunduğu görüldü.

Bu denli ciddi bir toplantıya neden bu kadar az (üniversite tarafından) katılım oldu? Üniversitenin rektörlük aracılığıyla bir temsilci heyeti göndererek hem konuyla ilgilendiği, hem de bölgenin ünversiteyle ,,bağlı,, olduğu gösterilemez miydi? Neden üniversitenin halkla ilişkiler bölümü böyle bir inisiyatif almadı?

Aynı sorular sadece üniversiteye değil, aynı zamanda yerel yüksek tahsillilere ve bilhassa avukatlara da yöneliktir. Neden Anayasa Hukuku Profesörü olan Sayın Soysal'ın konferansına bir temsilci heyeti gönderilmedi? Acaba bu konu sözkonusu kişileri ilgilendirmiyor muydu, yoksa öğretim görevlileri haftasonunu Atina'da geçirmek için Cuma gününden uçtular, öğrenciler müdavimi oldukları mekanlara gittiler ve yüksek tahsilliler de haftasonunu yazlık evlerinde mi geçirmeyi tercih ettiler?

Görünen o ki, konferansı izleyen 500 kadar azınlık mensubunun yanında bizim yerellerin çıplaklığı ve bölgemize gösterdikleri ilgisizlik çok daha belli oldu. Tanrı yardımcımız olsun...
GALERİ