ABTTF
TR
HABER BÜLTENİMİZE KAYIT OLUN Bülten İcon
Batı Trakya

28 Eylül 2011 “Eleftheri Thraki” BİRİ MEVCUT, DİĞER YOK EDİLMİŞ İKİ AZINLIĞIN VAKIFLARI

04.10.2011
Türkiye'nin Yunan medyasındaki propagandası artık her türlü kontrolü aştı. Komşularımızın küstahlığı, bizim basın mensuplarının cehaletinden, statükoculuğundan ve aldatılmaya açık olmasından da destek buluyor. Tabii basın mensuplarının paraya kayıtsız kaldıkları da söylenemez.

Elbette, iki ülkenin gittikçe birbirine bağımlı hale gelen elit zümresi aracılığıyla yazılı ve görsel basın şeflerinden kimlerin parayı ceplerine indirdiğini kanıtlayacak durumda değiliz. Ancak komşu ülkenin görüntüsünü bozabilecek herhangi bir şey hakkında -hatta Kıbrıs aleyhine savrulan tehditlerde bile- suskun kalınması ve Türk politikasını destekleyebilecek her şeyin inanılmaz bir şekilde ön plana çıkarılması, (bunca yıldan sonra) bizim için yeterli bir kanıt oluşturmaktadır. Nitekim bunun son örneğini Erdoğan'ın gayrimüslim vakıflarla ilgili çıkardığı yasa konusunda gördük.

Türk Hükümeti, bir kez daha (bu dördüncü oluyor) seleflerinin kitabına uygun yağmalarla yarattıkları sorunları çözdüklerini açıkladı. Yorgos Papandreou bile bu haberi aldığında kendisini Türk Başbakanla temasa geçerek teşekkür etmek zorunda hissetti. Başbakanın gülünç duruma düşmekten korkmadığının farkındayız (zaten ıslanmış adam yağmurdan korkmaz), ancak bu kararın akabinde Davutoğlu 'mütekabiliyetten' söz etmeye başlayıp Yunanistan'ı işaret edince gülünç duruma düşmekten kurtulamadı.

Tamam, Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü son derece doğru bir şekilde bu uygulamanın sonuçlarını beklememiz gerektiği söylemiş olabilir; ama Delavekouras'ı kim takar? Önemli olan medyanın propagandasıdır...

Konu hakkında uzman olsun olmasın herkes Sultan Tayyip'i ayakta alkışladı. Mesela Tsitselikis, 'Nea' gazetesinde yer alan yazısında 'adaletin tecelli ettiğini' ve meselenin on yıl içinde (kısmen) düzeleceğini belirtti(Görürsünüz, Sayın Profesörün haklı olduğu 9 Eylül 2021 tarihinde kanıtlanacaktır)! Adıgeçenin meseleyi nereye bağladığına bir bakın...

'İstanbul, Gökçeada ve Bozcaada'daki vakıflardaki seçimler 2008 yılından beri engellenmeden yapılırken, Trakya, Rodos ve İstanköy'deki (Kos) Müslüman vakıflarında 1967 yılından beri seçime gidilmemiş olması, yerel propagandanın aksine ters oranlı bir demokratikleşme yaratmaktadır.' Bir başka deyişle bu konuda ülkemizin en uzman şahsına göre demokratikleşme konusunda Türklere göre daha gerilerdeyiz!

Tabii demokrasi başka, demokratikleşme başka kavramlar olduğu için bunun pek önemi yok. Sonuçta demokratikleşme, demokrasiye ulaşmak için yapılan harekettir. Bu çerçevede Fas'ın demokratikleşme hareketi muhtemelen İsviçre'ninkinden daha ileri düzeydedir; ancak böyle ince ayrıntılarla kim oturup ilgilenecek? Topluma -ya da en azından mürekkep yalamış kısmına- verilen mesaj, Türkiye'nin insan hakları konusunda bizi geride bıraktığıdır. Tsitseliks lafı dolandırıyor, ancak bize vermek istediği esas mesaj budur. Herhalde bunu doğrudan söylemeye utanıyor.

Biz ulus ve devlet olarak fil olmadığımızı ispat etmeye çalışmayıp, Atina İstanbullular Derneği'nin 'www.cpolitan.gr' internet sitesindeki açıklamasını okumanızı tavsiye edeceğiz. Bu açıklamada kasıtlı muğlaklıklar, saklanan gerçeklikler gözler önüne serilirken, bunun Türklerin yaptıkları keyfi hareketleri kınayan uluslararası kamuoyunu yumuşatmak amacını taşıdığı belirtiliyor.

Esasen Vakıflar Genel Müdürü Adnan Erdem'in 'Sabah' gazetesine verdiği demeç, bu durumu en mükemmel şekilde gözler önüne sermektedir. Adıgeçen, bu durumdan Türkiye'nin kazançlı çıkacağını, zira hak sahiplerine verilecek olan tazminatın, AİHM'nin mahkum edeceği tazminatların ancak beşte biri olduğunu belirtiyor.

Türkiye'nin 'mütekabiliyet'le ilgili (ahlak dışı) talebine şartlı olarak destek verdiğimizi belirtmek isteriz. Sayın Davutoğlu, sözkonusu mütekabiliyet konusu Azınlık nüfus oranına uygulandığı (işi orana vurursak o zaman sadece 290 kişi kalması gerekir, bu nedenle o konuya hiç girmiyoruz), yani İstanbul'da olduğu gibi, iki veya üç bin Müslümanın dışındakiler ülkemizden gittiği gün bu gibi müzakerelerin başlaması için iyi bir temel elde edilmiş olacaktır."