ABTTF
TR
HABER BÜLTENİMİZE KAYIT OLUN Bülten İcon
Batı Trakya

İlhan Ahmet:

24.01.2005
"İskeçe Türk Birliği"ne ilişkin nihai karar alındı. Bu karar göre "İskeçe Türk Birliği" feshediliyor. Zira Lozan Antlaşmasınd yer alan hükümlerden yola çıkarak, bu dernek adında "Türk" ibaresini kullanamaz. Lozan Antlaşmasında (Batı) Trakya'daki azınlık, etnik değil, dini olarak tanımlanmıştır. Yani, resmi anlamda "Yunan vatandaşı Müslümanlar"dan sözedilmektedir. Öte yandan, herkes, kendisini istediği gibi tanımlayabilir.

Ancak, önemli olan bir kişinin doğup, büyüdüğü ve yaşamını sürdürdüğü topraklarda nasıl davrandığıdır. Devletin resmi dilini öğrenmeye ne kadar istekli olunduğu ve kendisine hiçbir ayrım yapılmaksızın yaklaşan devlete karşı nasıl hareket edildiğidir.

Maalesef bölgemizdeki "Müslümanlar" Yunanca bilmedikleri için kendilerini toplumdan soyutluyorlar. Bu nedenle pek çok fırsatı kaçırıyor ve göçmen olarak başka ülkelere gidiyorlar.

Hronos gazetesi olarak, YDP Rodop milletvekili İlhan Ahmet ile bölgemizdeki çokkültürlülük, "İskeçe Türk Birliği"nin feshedilmesi gibi konularda görüştük. Hatırlanacağı üzere, adıgeçen, avukatlık yaptığı dönemde bu derneğin hukuk danışmanlığını da yapmıştı.

- Hronos (H): Sayın milletvekili, geçtiğimiz günlerde (Batı) Trakya'daki çokkültürlülüğe ilişkin bir sempozyum düzenlendi. Elbette, bizim düşüncemize göre böyle bir etkinlik çok uzun zaman önce yapılmış olmalıydı.

- İlhan Ahmet (İA): Evet, bu, Batı Trakya'da düzenlenen çokkültürlülük, sanat ve kültür üzerine ilk sempozyumdur. Bu noktada önemli olan, sadece yanyana değil, beraber yaşamayı öğrenmemiz, iki unsurun sanat ve kültürünü ortaya çıkartmamız, nasıl ortak tiyatro gösterileri, konserler düzenleyebileceğimizi araştırmamız ve kültürümüzü korumamız gerektiğidir. Bu sempozyumun amacı, çokkültürlülüğün ve farklılığın (Batı) Trakya için bir zenginlik olduğu mesajını vermektir.

- H: Acaba tarihi nedenlerden dolayı mı iki unsurun birbirine yakınlaşması güçleşiyor?

- İA: Ben bunun güç olduğunu zannetmiyorum. (Batı) Trakya'daki iki unsur bu kültürü zaten yaşamaktadır. Ayrıca, sanat ve kültürde siyasete yer yoktur. Devletlerin ve siyasetçilerin yaptıkları çeşitli hatalar, gerek (Batı) Trakya'daki azınlığın, gerekse İstanbul "Helenleri"nin maruz kaldıkları siyasi uygulamalar ve geçmişin acı tecrübeleri halkları etkilememiştir.
Bugün kültür yaşamaktadır ve içimizdedir. Amacımız (Batı) Trakya'yı tüm dünyaya bir çokkültürlülük, insan ve azınlık haklarına saygı örneği olarak göstermektir. Yani, bölgeyi tüm Avrupa'da örnek alınacak bir model olarak tanıtmaktır.

- H: Yargıtayın "İskeçe Türk Birliği" konusundaki kararı hakkında neler söyleyeceksiniz?

- İA: Esasen henüz resmen yayınlanmamış olan bir karar hakkında yorum yapmak istemiyorum. Bu dava, bazı çevrelerin göstermeye çalıştığı gibi azınlığın yapısını değil, bir derneğin "Türk" ya da "Türk kökenli" olarak tanımlanmak isteyen üyelerini ilgilendirmektedir. Bu dernek, Yunanistan'ın ulusal güvenliği ve kamu düzeni açısından en ufak bir tehlike arzetmemektedir. Bu dernek, üyeleri gerek II. Dünya Savaşında, gerekse Yunan İç Savaşında Yunanistan için mücadele etmiş bir dernektir. Ben, Yunanistan'ın yüksek yargıçlarının doğru yönde ve adil bir karar alacaklarına inanıyorum. Acele etmeyelim. Elbette alınacak karara saygı gösterilecektir. Kararın olumsuz olması durumunda, dernek üyeleri ve Yönetim Kurulu bundan sonra ne gibi yasal girişimlerde bulunulacağına karar vereceklerdir. Edindiğim bilgilere göre, kararın olumsuz olması durumunda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine gidilecektir. Ben, bu derneğin tanınması halinde bölgedeki iki unsur arasındaki ilişkilerin bozulacağı gibi bir ortam yaratılmasını istemiyorum. Azınlık mensupları, Yunan devletine, Yunan hükümetine güvenmektedir.

- H: Olumsuz bir karar çıkması durumuna, sizce azınlık nasıl tepki gösterecek?

- İA: Bu elbette büyük bir hoşnutsuzluk yaratacaktır. Azınlığın Yunan devletine karşı olan güveninin sarsılacağına inanıyorum. Zira, bu dernek, barış dışında başka bir amaca hizmet etmemekedir. Azınlık mensuplarının da Avrupa'daki tüm insanlar gibi kendi kendilerini tanımlama hakkına sahip oldukları Cumhurbaşkanı, Başbakan, Giorgo Papandreou gibi önemli şahsiyetler tarafından da dile getirilmiştir. Mahkeme, esasen bu davayı ele alırken, Lozan Antlaşmasını ve azınlığın ne şekilde tanımlandığını değil, geniş bir insan kitlesini ilgilendiren ve kendi kendini tanımlama hakkı konusunda karar vermektedir.

- H: Yani, bu Yunan tarafının bir tahriki değil, yasanın uygulanmasıdır?

- İA: Evet, aynen öyle. Eğer karar olumluysa Türk-Yunan ilişkileri ve azınlığın durumu 50-100 yıl gibi ileriye gidecektir. Bana, neden Türkiye'den söz etiğimi sorabilirsiniz. Burada "Türk" ibaresinden sözediyoruz. Biz burada Türk kökeninden söz ediyoruz. Tabii bu Yunan egemenliği altındaki bir bölgede başka devletin amaçlarına hizmet edildiği anlamına gelmemelidir.

- H: Azınlık mensuplarına ve Yargıtaya mesajınız nedir?

- İA: Uluslararası hukuk, ulusal yasalar, Anayasanın 12. maddesi, medeni kanunun birliklere ilişkin hükümleri, insan hakları sözleşmesi ve sair uygulanmalıdır. Eğer devlet bir birliğin yasadışı hareket ettiğini, kamu düzenini açısından tehlike arzettiğini tespit ederse müdahale edebilir. Ancak, önlem olarak bu hak kısıtlanamaz. Evet, bu konudaki gelişmeleri yakından takip edeceğiz. Umarız nihai karar her iki taraf için de adil olur.

Hronos
17 Ocak 2005