ABTTF
TR
HABER BÜLTENİMİZE KAYIT OLUN Bülten İcon
Batı Trakya

Batı Trakya Türkleri’nin “İnsan Hakkı Sorunları” AB’nin de BM’nin de Sorunu ve Konusudur:

02.03.2008
Nerede ve hangi şartlar altında olursa olsun “insan hakları”nın ve özellikle “azınlık hakları”nın gündemden düşmediği bir dünyada, AB üyesi Yunanistan’ın vatandaşları olan Batı Trakya Türkleri’nin de temel insan haklarını kullanmaları ve özellikle yakın geçmişte ihlâl edilmiş olan VATANDAŞLIK haklarının geriye dönük olarak hakça iade edilmesi, uluslararası hukukun olduğu kadar AB ilkelerinin de bir gereğidir.
Bilindiği gibi diğer konuların yanı sıra yeni Türkiye Devleti ile Yunanistan arasındaki statükoyu ve dengeleri tescil eden Lozan Barış Andlaşması (24 Temmuz 1923) aynı zamanda İstanbul Rum-Ortodoks toplumu ile Batı Trakya Müslüman-Türk toplumunun hak ve hukukunu da “azınlık statüsü” bağlamında belirleyen bir belge olma özelliğini taşımaktadır; Lozan Andlaşması o yıllarda imzalanan ve uluslararası çapta hâlen yürürlükte olan az sayıda belgeden biri durumundadır.
Lozan’ın Batı Trakya Türkleri’yle ilgili maddeleri günümüzde de yürürlükte olduğuna göre, Yunanistan’ın hem “Lozan”dan dolayı hem de 1981’den beri tam üyesi bulunduğu AB’nin “Kopenhag Kriterleri” ve günümüze kadarki insan haklarına dönük bütün ‘iyileştirme’ kararları açısından, Türk azınlığa karşı uyması ve uygulaması gereken kural ve ilkeler söz konusudur. Ne var ki Atina yönetimleri “Yunanistan’da etnik ya da millî özellikte” hiçbir azınlığın varlığını kabul etmemekte ısrarlı davranmaktadır. Oysa Yunanistan’da ağırlıklı olarak başta Müslüman-Türk ve Slav-Makedon grupları olmak üzere ayrıca Arnavut, Ulah/Rumen, Çingene/Roman ve Yahudi azınlıkları yaşamaktadır ve bunların tamamı “otokton” toplum özelliği göstermektedir. Bu azınlıkların toplam sayıları aslında 2007 Temmuz’u itibariyle 10milyonluk Yunanistan nüfusunda ortalama % 5’lik bir varlık teşkil ederken, Atina bu insanları resmen “yok” saymaktadır. Gene Atina çıkışlı saptırılmış bilgilere dayanan bazı web-siteleri de -“CIA world fact book” dahil- böylesine eksik ve yalan verilerle, nüfus ve dil oranı bilgilerini dünya kamuoyuna yansıtmaktadırlar.
Öte yandan, Yunanistan’da hiçbir azınlık grubu bir araya gelip, azınlığının etnik kimliğinin adını kullanarak “Türk”, “Makedon” vs. şekillerde açık ve yasal olarak dernek kuramamakta, dilini ve kültürünü geliştirecek, öz tarihini tanıyacak bir örgütlenmeye gidememektedir.
Yunanistan’da yaşanan bütün bu olumsuz ortama rağmen Batı Trakya Türkleri son dönemde hem Yunanistan’da, hem Avrupa’da hem de BM bünyesinde önemli adımlar atmaktadır. Yunanistan’da gerçekleşen 16 Eylül 2007 erken genel seçimlerine “Türk’ün Oyu Türk’e” temel sloganıyla katılan Batı Trakya Türk toplumu bu yaklaşımının meyvelerini almıştır. Böylece, Türk Azınlığı 2 milletvekili çıkararak Gümülcine’de PASOK’tan Ahmet Hacıosman, İskeçe’de ise yine PASOK’tan Çetin Mandacı’yı milletvekili olarak seçmiştir. Sonuçta, Vuli’ye seçilen bu 2 Türk milletvekilinin parlamenterlik görev ve sorumluluklarını sonuna kadar yerine getireceklerini beklemek Batı Trakya Türk toplumunun en doğal hakkıdır. Geriye Yunan yasama, yürütme ve yargı sisteminin Türkler’e ve ülkedeki diğer azınlıklara hakça davranıp davranmayacağı gibi önemli bir sorun kalmaktadır.
AB bünyesinde ve BM çatısı altında önemli hak ve hukuk arayışlarını bu kurumların gündemine taşıyan ABTTF ise, bugüne kadarki hizmetlerini daha ileriye taşımış durumdadır. Rahmetli Dr. Sadık AHMET’ten sonra bugüne kadarki en yararlı işlere imza atan ABTTF’nin Batı Trakya Türk toplumunca desteklenmesi çok önemlidir. AB ve BM forumlarındaki başarıları sürdürmenin bir boyutu da, “Batı Trakya Dâvası”nın etnik gerçeklik ve uluslararası bir hukuk konusu olduğunu kabul ettirmektir. Dolayısıyla Yunanistan Türkleri hem birey hem de toplum olarak bütün haklarına sahip çıkmak zorundadır: AB üyesi bir ülkede insanca ve adam gibi yaşayabilmek için.
GALERİ