ABTTF
TR
HABER BÜLTENİMİZE KAYIT OLUN Bülten İcon
Batı Trakya

Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri Yunanistan’da azınlıkların insan hakları konulu raporunu yayımladı

21.02.2009
19 Şubat 2008 tarihinde Avrupa Konseyi, İnsan Hakları Komiseri Thomas Hammarberg tarafından kaleme alınan Yunanistan’da azınlıkların insan haklarını konu alan raporu yayımladı. 8-10 Aralık 2008 tarihlerinde Komiser Hammarberg ve beraberindeki heyet, Evros bölgesi dahil Yunanistan’a gerçekleştirdikleri ziyaret sırasında Komiser Hammerberg, devlet makamları ile insan hakları alanında faaliyet gösteren ulusal ve uluslararası ve devlet dışı örgütler ile azınlıklar dahil insan hakları konularında görüştü. Hammarberg, azınlık grupları üyeleri ile biraraya gelerek görüşmede bulundu. Dedeağaç’ı ziyaret ederek Ahmet Hacıosman, İlhan Ahmet, Mustafa Mustafa ile görüştü.

Yunanistan’a gerçekleştirilen ziyaretin ardından kaleme alınan raporda, “Azınlık haklarının etkili bir şekilde korunması, çoğulcu toplumların temel direklerinden biridir. Yunanistan’ın halen, bu haklara tam saygı gösterilmesini ve korunmasını sağlamak için daha çok ve yoğun çaba göstermesi gerekiyor” ifadesi yer alıyor. Raporda, azınlıklar ve dernek kurma özgürlüğü hakkı, eski Yunan Vatandaşlık Kanunu’nun 19.Maddesi uygulamasından etkilenen azınlık üyelerinin korunması, müftüler ve Yunanistan’da Şeriat Kanunu’nun uygulanması olmak üzere dört temel konuda odaklanıyor.

Azınlık’ın nüfusu ve kendini tanımlama hakkı

Yunanistan’daki azınlıkların temel özellikleri konusunda raporda, Yunan makamlarının, 24 Temmuz 1923 Lozan Barış Anlaşması’ndan doğan yetkisi ile Yunan toprakları üzerinde yalnızca “Müslüman” azınlık olmak üzere tek bir azınlığın varlığını tanıdığını ifade ediyor. Batı Trakya Türk Azınlığı için konu ile ilgili olarak dikkat çeken unsur, “Yunan makamlarına göre Azınlık’ın nüfusu 100.000 civarında olup sırasıyla %50, %35, %15 olmak üzere Türk, Pomak ve Roman kökenli olmak üzere üç farklı gruptan oluşmaktadır” denmektedir. Böylelikle, Yunan makamları Yunanistan’da yalnızca 50.000 Türk yaşadığını iddia etmektedir.

Raporda, “Yunan makamlarının Yunanistan’ın her bir bireyin kendini tanımlama hakkına sahip olduğunu ve Trakya’daki Müslüman azınlık üyelerinin kökenlerini ifade etme, dillerini konuşma, dinlerini icra etme ve belirli gelenek ve göreneklerini uygulamada özgür olduklarını teyit ettikleri” ifade ediliyor. Ancak raporda Avrupa Konseyi ve Birleşmiş Milletler gözlem organları tarafından Yunan makamlarının azınlıklar ile ilgili politikası ve uygulamaları konusundaki ciddi endişelerinin Komiser tarafından dikkatle karşılandığı belirtiliyor. 2005 yılında BM İnsan Hakları Komitesi’nin “ “Türk” ya da “Makedon” adı taşıyan dernek isimlerinin herhangi bir özel grup ya da dernek tarafından kullanılmasına izin verilmesi konusunda Yunan Hükümetinin görünür isteksizliğinin endişe ile not edildiği”ne raporda ayrıca yer veriliyor. Yine raporda, Komite’nin etnik, dini ya da dilsel azınlıklara üye kişilerin Uluslararası Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi(Madde 27) kapsamında haklarının garanti altına alındığı ifade ediliyor.

Dernek kurma özgürlüğü hakkı

Azınlıklar ve dernek kurma özgürlüğü hakkı konusunda ise raporda Irkçılık ve Hoşgörüsüzlüğe Karşı Avrupa Komisyonu’nun “Yunanistan’da Makedon ve Türk toplumlarının dernek kurma ve ifade özgürlüklerinin tanınması konusunda ileri adımlar atması” yönündeki yorumuna yer verilirken Komiser’in Yunanistan’da “Müslüman” azınlık dışında diğer herhangi bir azınlık grubunun varlığınının makamlar tarafından reddedilmesi konusunda endişe taşımaya devam ettiği belirtiliyor. Ayrıca Yunan mahkemelerinin aşırı kısıtlayıcı uygulamada önleyici şekilde bazı azınlık derneklerini kayıt etmeyi reddettikleri ifade ediliyor. Dahası, Yunanistan’da on yıllardır faaliyette olan bir derneğin kapatılması gibi radikal bir uygulamanın ciddi endişe yarattığı belirtiliyor. Bu bağlamda Komiser, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne yapılan başvuruların ve oybirliği ile varılan kararlar konusundaki endişesini dile getirerek Yunan makamlarını ivedilikle Avrupa Konseyi insan hakları ve azınlıkların korunması standartlarına tam olarak uyumlu şekilde azınlık üyelerinin dernek kurma özgürlüğü hakkından etkili şekilde yararlanmalarını sağlayacak uygulamaları hayata geçirmesi talep ediliyor.

19. Madde Sorunu ve vatandaşlığa geri dönme

19.Madde Sorunu ile ilgili olarak ise raporda, 1955-1998 yılları arasında yürürlükte olan eski Yunan Vatandaşlık Kanunu’nun 19. Maddesi ile pekçoğu Türk etnik kimliğine sahip yaklaşık 60.000 Yunan vatandaşının vatandaşlığını kaybettiği ifade ediliyor. Raporda, Yunan makamları ülkede yaşayan ancak vatandaşlığını kaybetmiş kişilere vatandaşlıklarının ivedilikle iade edilmesi isteniyor. 19.Madde hükmüyle vatandaşlığını kaybetmiş ve yurtdışında yaşayan azınlık üyelerinin vatandaşlıkları konusunda ise Komiser, Yunanistan’dan azınlık üyelerinin ya da sabihlerinin tatmin edici şekilde uluslararası hukukun genel prensiplerine uygun şekilde hareket edilmesini talep ediyor.

Müftüler ve Şeriat Hukuku

Müftüler ve Yunanistan’da Şeriat Hukuku’nun uygulanması konusu raporda dikkat çeken diğer önemli bir konu olarak yer alıyor. Raporda, Yunan devlet memuru statüsünde Trakya’da İskeçe, Gümülcine ve Dimetoka olmak üzere üç müftü olduğu ifade ediliyor. Raporda bahsi geçen müftüler ile kastedilen ise “atanmış” müftülerdir. Müftülerin atanması uygulamasının geçmişte ve bugün derin bir hayalkırıklığına ve tepkiye sebep olduğu belirtilmektedir. Aga v. Yunanistan davası ile Şerif davasında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararlarına atıfta bulunularak Yunanistan’ın din özgürlüğünü ihlal ettiği hatırlatılıyor. Raporda oldukça geniş yer bulan diğer bir konu ise müftülerin Şeriat Hukuku uygulamaları. Komiser, Yunan devleti tarafından atanan müftülerin Şeriat Hukuku’nun miras ve aile hukuku konularında kullandıkları yetkilerin Avrupa ve uluslararası insan hakları standartları ile uyumlu olmadığı ifade edilerek Komiser, Yunan makamlarını Avrupa Konseyi standartlarına uygun şekilde Müslüman azınlığın insan haklarını ve günlük yaşantısını etkileyen tüm konularda azınlık üyeleri ile açık ve devamlı diyalogun kurumsallaştırılması ile aynı zamanda bahsekonu meseleyi gözden geçirmeyi tavsiye ediyor.

Son olarak Komiser, rapor vesilesi ile Yunan makamlarını Ulusal Azınlıkların Korunması için Çerçeve Sözleşme, Avrupa Vatandaşlık Sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi 4.Protokolü’ne katılmaya ve onaylamaya davet ediyor.

Raporda, sonuçlar ve tavsiyeler bölümüne oldukçe geniş yer ayrılıyor. Bu bölümde dikkat çeken unsurlardan bazıları ise şöyle: Yunanistan toprakları üzerinde azınlıkların varlığının reddedilmesi karşısında Batı Trakya’da üç bölüme ayrılmış Müslüman azınlık iddiası, Lozan Anlaşması’nın Avrupa ve uluslararası insan hakları standartları ile tam ve etkili olarak uyumlu şekilde yorumlanması gerektiği, kendini tanımlama özgürlüğü, dernek kurma özgürlüğü ve Müftülerin Şeriat Hukuku’ndan kaynaklanan yetkilerinin kaldırılması

Rapora ek olarak Yunan makamlarının rapor ile ilgili yorumlarına yer veriliyor. Bu bölümde Trakya’daki Müslüman azınlık ifadesi ile azınlık üyelerinin kanun önünde eşit ve tüm medeni haklardan Hristiyan vatandaşlar ile eşit şekilde yararlandıkları yorumu yapılıyor. Bununla birlikte pozitif uygulamalar ile azınlık üyelerinin son on beş yılda AB vatandaşlığının avantajlarından yararlandığı belirtiliyor. Dernek kurma özgürlüğü ile ilgili olarak ise pekçok azınlık üyelerine ait derneklerin ve STK’ların kayıt edildiklerini ve faaliyette bulundukları iddia ediliyor. 19. Madde ile ilgili olarak ise yurtdşında yaşayan vatandaşlıklarını kaybetmiş kişilerin ülkeye geri dönüş niyetleri yok ise vatandaşlığa geri alınmalarının uluslararası yanlış bir eylem olabileceği belirtiliyor. Müftülerin yetkileri ile ilgili olarak ise Yunanistan, atanmış müftülerin yetkileri dahilindeki meseleleri medeni hukuk mahkemelerine taşıyabilecekleri ifade edilirken Komiser’in müftülerin Şeriat Hukuku’ndan kaynaklanan yetkilerinin kaldırılması konusunda çalışma yapacağını ifade ediyor.

İnsan Hakları Komiseri Hammarberg’in raporu ile ilgili olarak Avrupa Batı Trakya Türk Federasyonu (ABTTF) Başkanı Halit Habipoğlu, “Yunanistan’da “öteki” olarak tanımlanarak Yunan devleti ve hükümeti tarafından dışlanan azınlıklar, Avrupa Konseyi’nin öncelikli önem verdiği konuların başında geliyor. Bu anlamda Avrupa ailesinin bir parçası olarak Batı Trakya Türk Azınlığı’na ülkemiz Yunanistan’ın aksine Avrupa ailesi tarafından sahip çıkılıyor. Yıllardan bu yana Azınlık’ın özellikle diasporada yaşayan Batı Trakya Türkleri olarak bizler, büyük bir özveri ile Azınlık’ın sorunlarını Avrupa zeminine taşımak için çalışıyoruz. Avrupa Konseyi çevreleri Türk Azınlık’ın sorunlarını artık yakınen takip ederek gözlem ve çalışmalarda bulunuyorlar. Bu raporun ardından 2009 yılı içerisinde biri Batı Trakya Türk Azınlığı’nın dini ve diğer insan hakları konulu olmak üzere Yunanistan’daki azınlıklar konusunda Avrupa Konseyi tarafından üç rapor daha yayımlanacaktır. Bizler, Azınlık’a yönelik insan hakları ihlallerini yıllardır gündeme taşımaya çalışıyoruz. Ancak üzülerek söylemek zorundayım ki Yunan devleti ve hükümeti Azınlık’ın taleplerini dikkate almaksızın haksız politikasını uygulamaya devam ediyor. Azınlık, sorunları ancak uluslararası gündeme taşındığında Yunan hükümeti tarafından dikkate alınıyor. Bu durumun bir örneğini Mart 2008’de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde Yunanistan aleyhine açılan İskeçe Türk Birliği ile Rodop İli Türk Kadınları Derneği davalarında hep birlikte bir kez daha gördük. Bu vesile ile ülkemiz Yunanistan’da iktidarı elinde bulunduran güç ile diğer tüm siyasi parti temsilcilerine seslenmek isterim. Yunanistan vatandaşı olan bizler, Azınlık’ın sorunlarına yerinde yani kendi ülkemizde çözüm bulunmasını istiyoruz. Azınlık, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde Yunanistan aleyhine açılan davalarda haklı bulunmuştur. Şimdi ülkemizde iktidarın Azınlık ile açık ve devamlı diyalog mekanizması ile sorunlarımıza çözüm bulmak istiyoruz” açıklamasında bulundu.
GALERİ