ABTTF
TR
HABER BÜLTENİMİZE KAYIT OLUN Bülten İcon
Batı Trakya

Rodop Milletvekili İlhan Ahmet'ten Karamalis'e mektup

24.02.2005
İLHAN AHMET
YENİ DEMOKRASİ PARTİSİ RODOP İLİ MİLLETVEKİLİ


Gümülcine 21.02.2005


Yunanistan Başbakanı
Sayın Konstantinos Karamanlis’e


Sayın Başbakan,

“İskeçe Türk Birliği” (Turkiki Enosi Ksanthis), merkezi İskeçe (Ksanthi) olmak üzere, ilk kez 1927 yılında “İskeçe Türk Gençlik Ocağı” ismi altında kurulmuş olup, tarihi açıdan Batı Trakya Azınlığı’nın ilk camiasını oluşturmaktadır. Bunun ardından, birincisi 1928 yılında “Gümülcine Türk Gençler Birliği” (Enosi Turkikis Neoleas Komotinis) ve ikincisi de 1936 yılında “Batı Trakya Türk Öğretmenler Birliği” (Enosi Turkon Daskalon Ditikis Trakis) ismi altında iki dernek daha kurulmuştur.

“İskeçe Türk Birliği” isimli dernek, 1927-1983 yılları arasındaki 56 yıllık süre içerisinde en küçük bir sorun olmaksızın çalışmalarını sürdürmüş ve faaliyetleriyle hiçbir zaman Yunan makamlarının herhangi bir konuda cezai kovuşturma açmalarına vesile olmamış, Yunan yasalarını ihlal etmemiştir. “İskeçe Türk Birliği”, genellikle folklorik danslar içeren etkinlikler, resim sergileri, müzik çalışmaları düzenlemekte ve yerel atletizm yarışmalarına katılarak, daha çok kültür ve spor olmak üzere, çeşitli alanlarda faaliyet göstermektedir.

15 Kasım 1983 tarihinde, Denktaş devletinin ilan edilmesinin ardından, Yunan devleti, Kıbrıs’ta devlet ilan edilmesinin Trakya’daki Hristiyan nüfus ile Müslüman nüfus arasında o zamana kadar olan barışçı ilişkileri ve toplumsal huzuru bozacağı bahanesiyle, Azınlığa karşı, aralarında “Türk” ve “Türkçe” gibi deyimleri kullanan Azınlık derneklerinin kapatılmalarını da kapsayan bir dizi önlem almıştır. Azınlık, tarihi süreci içerisinde bir kez daha Türk-Yunan ilişkileri ve Kıbrıs konusundaki ağır yükü üstlenmek zorunda bırakılmış, bir kez daha Türk-Yunan ilişkileri ve Kıbrıs konusundaki sert milli politikaların ve bunların uzantılarının savaş arabalarına sımsıkı bağlı bir günah keçisi olarak kullanılmıştır. Yukarıda isimleri geçen “Gümülcine Türk Gençler Birliği” ile “Batı Trakya Türk Öğretmenler Birliği”, 1987 yılında nihai ve kati kararlarla kapatılmışlardır.

İskeçe Türk Birliği, 1927 ila 2005 yılları arasındaki 78 yıllık gidişatı süresince hiçbir zaman kamu düzenine karşı hareket etmemiş ve bu derneğe karşı herhangi bir faaliyetinden dolayı hiçbir zaman MK’nin 105. maddesine göre aleyhinde cezai kovuşturma yürütülmemiştir. Derneğin kapatılıp kapatılmayacağı konusunda 22 yıl süren dava bugüne kadar hala Azınlık insanına eziyet çektirmekte ve azınlıklarla ilgili olarak uluslararası sözleşme ve antlaşmalar uyarınca ( Hükümet gazetesinin 256. sayısında yayınlanan 53/1974 sayılı kanun Hükmündeki Kararname ile onaylanan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6, 10 ve 11. maddeleri, Roma Sözleşmesi, Uluslararası Bireysel ve Siyasi Hakların kabul edilmesiyle ilgili 21/26.02.97 tarihli 2462 sayılı yasanın 27. maddesi ve Kopenhag AGİK Sözleşmesi 32. paragraf) Yunan devleti için yükümlülük içeren “bir araya toplanma” ve “ortaklaşma” gibi temel haklardan mahrum etmektedir.

Arios Pagos Genel Kurulu’nun (Yüksek Mahkeme) “İskeçe Türk Birliği”nin kapatılmasına ilişkin davayla ilgili kararı 7.2.2005 tarihinde açıklandı. Bu karara göre, Arios Pagos Genel Kurulu, Dernek üyelerinin kapatılma kararına karşı olan itirazlarını reddederek, aslında Derneğin dağılmasını önermiştir. Sözkonusu kararın gerekçesi Yüksek Mahkeme Savcısı Linos’un raporuna dayandırılmakta ve aşağıda belirtilen şekilde odaklaşmaktadır: “Dernek (İskeçe Türk Birliği), açıkça Yunanistan’da Türk etnik Azınlığı olduğunu göstermeye çalışmaktadır. Oysa, anlaşmalara göre, Yunanistan sınırları içerisinde sadece dini Müslüman Azınlığının varlığı kabul edilmektedir. Yunanistan’da “Türk” deyiminin kullanılması Lozan Antlaşması’nda sözü edilmeyen azınlıkların varlığının kabul edilmesi anlamına gelecektir ve ayrıca, dernek tüzüğünün 8. maddesine göre, Yunanistan sınırları içerisinde yabancı bir devletin, yani Türkiye’nin yönetim biçimi öne sürülmektedir”.

Anlaşılan o dur ki, sözkonusu davada, Azınlık tarafından büyük saygınlık gören ve yaşamı açısından büyük önem taşıyan Lozan Antlaşması ve bunun içeriğinin yargılanmadığı Arios Pagos Mahkemesi hakimlerinin gözünden kaçmıştır. Burada ihlal edilen ve Dernek üyelerinin talep ettikleri hak, açıkça 53/1974 sayılı Kanun Hükmündeki Kararname ile onaylanmış bulunan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 11. maddesinde, Roma Anlaşması’nda ve Anayasanın dernekçilikle ilgili, 12. maddesinin 1. paragrafında açıkça belirlenmiş olup “toplanmak” ve “ortak olma” haklarıyla ilgilidir.

Ayrıca, Derneklerin durumunda önleyici tedbiri denetleme yapılamaz, ne de, tüzük gerekçe gösterilerek, kurucularının bilinen, ya da bilinmeyen herhangi niyetleri denetleme için neden oluşturamaz ve bu şekilde yapılacak bir denetleme ile dernek faaliyetlerinin amacından saparak kamu düzenini tehlikeye soktuğu kanıtlanamaz. Bu mülahazaya göre, Derneğin yasadışı faaliyetlerde bulunduğuna dair, ya da Dernek çalışmalarının kama düzenini tehlikeye soktuğuna ilişkin herhangi bir suçlama dayanaksızdır ve sonuç olarak kabul edilemez. Dernek, bugüne kadar olan 78 yıllık süreç içerisinde hiçbir nedenle kamu düzenini tehlikeye sokmadan ve bu konuda herhangi bir suçlamaya maruz kalmadan niyet ve amaçlarını uygulamada göstermiştir. Ayrıca, bay Linos da, itiraz başvurusunun reddedilmesini önerdiği raporunda Derneğin kamu düzen ve güvenliğini tehdit eden en küçük bir hareket, ya da faaliyetinden söz etmemiştir.

Bununla beraber ayrıca, kendi kendini tanımlama hakkı da, (Paris Avrupa Konseyi Muhteviyat Sözleşmesi, Kopenhag AGİK, madde 3.1,) açıkça ihlal edilmektedir ki, bu hak ülkenin siyasi liderleri tarafından yapılan açıklama ve duyurularla da desteklenmektedir. Kendi kendini tanımlama hakkı siyasi yönetim tarafından kabul edilip tanınmasına karşın ve bu hakkı yasaklayan herhangi yasal bir kısıtlama bulunmamasına rağmen, ülkenin yargı yetkisi bu hakkı tanımamakta ısrar ederek, geçerli hukuk kurallarına ve devlet mahkemeleri gibi bir hukuk kurumunun görev ve işlevine yakışmayacak şekilde açıkça siyasi kriterlerle hareket etmektedir. Bu davada sözkonusu olan, kendi kendini tanımlama hakkı gibi bireysel bir hakkın talep edilmesidir ve bu hak dernek oluşturulması durumunda toplu şekilde kullanılmaktan başka bir şekilde uygulanamaz. Toplum olarak, bireysel bir hakkın Trakya Azınlığı fertleri için topluca uygulanmasını talep ediyoruz.

Azınlıkların varlığı şüphesiz hukuki bir sorun değil, bir gerçektir ve bir bölgedeki azınlığın varlığı da, devlet kararıyla değil, bir dizi nesnel ve öznel kriterlerin koordineli bir şekilde bileşimi sonucunda belirlenir. Bireyin bir azınlığa ait olup olmayacağı da öncelikli kişisel bir tercihtir. Lozan Antlaşması’nın Azınlığı dini bir azınlık olarak, Müslüman Azınlığı olarak tanıdığı doğrudur, ancak bu, Antlaşma’nın, Azınlık fertlerine etnik tanımlama hakkını yasakladığı anlamına gelmemektedir. Arios Pagos’un mantığına göre, Türkiye, Lozan Antlaşması oradaki azınlığı “Gayri Müslim Azınlıklar” olarak tanıdığı gerekçesiyle, azınlık fertlerine “Balıklı Rum Hastanesi”, “Zografion Rum Lisesi” vs. gibi etnik tanımlama belirten isimler kullanan kurum ve kuruluşları çalıştırmalarını yasaklaması gerekirdi. Fener Rum Ortodoks Patriği’nin ismini, Lozan’ın öngördüğü şekilde “Gayri Müslim Patrik” olarak değiştirme zorunda bırakıldığını düşünün, neler olurdu.

Ayrıca, Trakya’da, isimlerinde etnik tanımlamalar kullanan “Komotini Ermeni Kültür ve Eğitim Derneği”, “Aziz Grigorios Ortodoks Ermeni Derneği”, “Ksanthi Elen Kız Lisesi” vs gibi derneklerin kurulmasına ve çalışmalarına hiçbir kısıtlama olmadan izin verilirken, sadece isminde “Türk”, “Türkçe” gibi etnik tanımlamalar kullanan derneklerin kurulmasının sistemli olarak yasaklanması kabul edilemez. Bu arada, “Batı Trakya Emekli Türk Öğretmenler Birliği” isimli bir başka derneğin de, 1970 yılında yukarıda belirtilen derneklerin olduğu gibi, aynı gerekçeyle kapatıldığını hatırlatmak isterim. Ancak, Yunanistan’ın 1970 yılında dikta rejimi altında bulunduğunu belirtirim. Hepimizin bildiği gibi, Yunanistan’da dikta rejimi 1974 yılına kadar sürmüş ve ülkemiz bu tarihten sonra siyasi değişiklik sürecine geçerek, demokrasi gelmiştir. Trakya’daki Azınlıkla ilgili geçmişte geçerli olan kısıtlamaların uygulanmasına devam edilmesi ve demokratik rejimler tarafından Azınlığa karşı uygulanan politikaların dikta rejimlerinin politikalarıyla aynı olması ülkemiz için onur verici olmadığı gibi, son derece kırıcıdır.

Yunan mahkemeleri aynı mülahaza ile “Rodop İli Türk Kadınları Kültür Derneği” isimli bir başka derneğin kurulmasını da ret etmektedirler. Arios Pagos Mahkemesi’nin 4. Siyasi Bölümünde 28.01.2005 tarihinde görüşülmüş olan dava sırasında her ne kadar, dava hakimi iki derneğin davalarının birbirileriyle doğrudan bağlantılı olduğunu ve “İskeçe Türk Birliği” ile ilgili Genel Kurul kararı açıklanmadıkça diğer dernekle ilgili kararın da çıkmayacağını açıkça belirtmiş olmasına karşın, bu konudaki karar tarafımızdan beklenmektedir. Şu anda “İskeçe Türk Birliği” ile ilgili karar açıklandığına göre, ülkenin adli yetkilileri farklı bir dava ile ilgili karar vermeleri için hangi nedenden dolayı bu kararın açıklanmasını beklemişlerdir? Arios Pagos, ne zamandan beri ve hangi hukuki temele dayanarak iki farklı davada ortak karar almaktadır? Birinci dava bir derneğin kapatılmasıyla ilgilidir, oysa diğer davada ise, bir derneğin kurulması görüşülmektedir.

“Rodop İli Türk Kadınları Kültür Derneği” ile ilgili birinci davada, iddia tamamen Dernek üyelerinin kendi kendini tanımlama hakkına dayandırılmaktadır. Ancak, dava sırasında, Arios Pagos Hakiminin tavrını ve dava avukatına hitaben sormuş olduğu, “Sizler için Türk kelimesi ne anlam taşıyor?” ve bir başka noktada da, “İstanbul’da Rum kaldı mı?” şeklindeki sorularını gözönünde bulundurduğumuzda, bu davaların kriterlerinin “hukuki kriterler” olmanın ötesinde başka her şey olduğunu görebiliriz. Yukarıda belirtilen tüm bu nedenlerden dolayı, onlarca yıldan beri Azınlık derneklerinin üyelerine acı çektiren ve Trakya Azınlığı’nın Yunan devletine karşı olan güvenini önemli derecede sarsmış bulunan bu konunun aydınlatılarak, kesin bir çözüme kavuşturulması için, Yunan siyasi yönetiminin acilen müdahalesini ve bu konuda açıkça tavır alarak, hiçbir takıntıya mahal vermeden kendi kendini tanımlama ve dernekleşme hakkının kabul edilmesi ve uygulanması konusunda tavsiyede bulunmalarını talep ediyoruz. Çünkü, Trakya’daki o meşhur çok kültürlülük konusu, Ermeni, Elen ve Elen Kadınları dernekleri serbestçe faaliyet gösterirken, Azınlık fertlerinin bu çeşit kurumlar aracılığıyla ifade edilme ve kültürel faaliyet yapma haklarının olmadığı sürece, hiçbir zaman uygulanma alanı bulamayacaktır.

İtiraz başvurusunun reddedilmesinden sonra şu hususu belirtmek zorundayı;. Azınlık, Yunanistan dışındaki kurumlara gitmeme konusundaki tüm iyi niyetine rağmen, Yunanistan içerisinde her türlü iç hukuku tüketmiş olması ve başka seçeneği bulunmaması nedeniyle ve de, gerek Avrupa Mahkemesi’nin Başkanı sayın L. Wildhaber’in ve gerekse Başkan Yardımcısı sayın Hr. Rozakis’in 2003 yılının Ekim ayında Atina Barosunda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin yürürlüğe konmasının 50. yılı münasebetiyle düzenlenen bir etkinlikte izleyicilerin sorularını yanıtlarken, “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin pozisyonu, Azınlıkları değil, Azınlık ferdi olan her vatandaşın ifade özgürlüğü konusunda diğer vatandaşlarla eşit olma hakkını, inancında hür olma, başkalarıyla ortaklık kurabilme vs. gibi hakları koruduğu şeklindedir” biçimindeki açıklamalarını göz önünde bulundurarak, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne müracaat etmekte kararlıdır. Bizler, Azınlık fertleri olarak bu özgürlüğü talep etmekteyiz ve bu özgürlük aralarında, temelinde Trakya Azınlığı’nın olduğu kadar, İstanbul Azınlığı’nın da diğer Türk ve Yunan vatandaşları gibi yasal bir şekilde gerçekten aynı koruma ve aynı güvencelere sahip olabilecekleri Lozan Antlaşması’nın da (39. ve 40. maddeleri) bulunduğu uluslararası sözleşme ve antlaşmalarla ve Yunan Anayasası ile (madde 4 paragraf 1 ve madde 5 paragraf 2) yasal olarak güvence altına alınmıştır.

İşbu mektup ile iki Azınlık derneğinin hukuk mücadelesi ile ilgili tezlerimizi sizlerin bilginize sunmak istedik. Bu tezler sadece şahsıma ait düşünceler değil, aynı zamanda parlamentoda tek Azınlık milletvekili olarak temsil ettiğim Azınlığın bütünü tarafından benimsenen tezlerdir. Ayrıca sizlere, derneklerin davalarının akıbetiyle ilgili Azınlık içerisinde hakim olan derin endişe ve tedirginliği iletmek istiyorum. Bununla beraber sizlere, Yunan devletine olan güvenimi ve tüm Azınlık fertlerinin, Yunan devletinin, Azınlığın etnik tanımlama içeren dernek oluşturma ve çalıştırma hakkına saygı göstereceğine dair olan ümitlerini ifade etmek istiyorum. Bu görüşlerimizden de anlaşıldığı üzere, Azınlık, Yunanistan’ın imzaladığı ve onayladığı uluslararası sözleşme ve kuralların ve Yunan yasal düzeninin fiilen uygulanmasından ve temel İnsan Haklarının tüm Yunan vatandaşlarına eşit olarak verilmesinden başka bir şey istememektedir. Ülkenin siyasi yönetimine, Trakya’daki Azınlık Derneklerinin kapatılmaması ve tanınmaları yolunda tavır almaları için çağrıda bulunuyoruz.


Saygılarımla
İlhan Ahmet


Tebligat:

1. Anamuhalefet PASOK Genel Başkanı Yorgos Papandreu
2. KKE Genel Sekreteri Aleka Papariga
3. Synaspismos Genel Başkanı Aleko Alavano
4. İçişleri ve Kumu Yönetimi Bakanı Prokopis Pavlopulos
5. Dışişleri Bakanı Petros Moliviatis
6. Adalet Bakanı Anastasios Papaligura
7. Doğu Makedonya ve Trakya Bölgesi Genel Sektereri Mihalis Angelopulos
8. Rodop Valisi Aris Yannakidis
9. İskeçe Valisi Yorgos Pavlidis
10. Avrupa Konseyi İnsan Haklarından Sorumlu Üyesi Alvaro Gil Robles
11. Avrupa Parlamentosu Hristiyan-Demokrat Parti Grup Başkanı Herr Pettering Hans Gert
12. Avrupa Parlamentosu Sosyalist Grup Başkanı Schulz Martin
13. Avrupa Parlamentosu Liberaller-Demokratlar İttifakı Grup Başkanı Watson Graham
14. Avrupa Parlamentosu Yeşiller-Avrupa Hür İttifakı Grup Eşbaşkanları Cohn Bendit Marc ve Frasoni Monica
15. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Başkanı Luzius Wildhaber
16. Birleşmiş Milletler İnsan Haklarından Sorumlu Yüksek Üyesi Louise Arbour
17. Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı
18. Avrupa’da Vatandaşın Avukatı Nikiforos Diamanturos
19. Yunanistan’da Vatandaşın Avukatı Yorgos Kaminis
20. İnsan Hakları Milli Heyeti