ABTTF
TR
HABER BÜLTENİMİZE KAYIT OLUN Bülten İcon
Batı Trakya

Yunan Basınından Haberler

28.06.2006
Mahitis - İskeçe

20 Haziran 2006

Dostlarımız Türkler!!!


Herhalde malum olmuş ki, iki yıl kadar önce "Yunanistan ve Komşuları" başlığıyla yayımlanan bir yazımda şöyle yazmışım: "Türkiye'nin gerginlik yaratma için tahrik edici davranması ezelden beri kullandığı bir yöntemdir. Esasen Türkiye bunu bizim gibi "korkaklara" karşı kullanmakta ve iyi sonuç almaktadır. Zeybek oyunları ve nikah şahitliklerinin duruma hiçbir katkısı olmamıştır.

Bugün de bir "yetkililer" müfrezesi desteğindeki Yaşar Yakış isimli eski bir Türk Dışişleri Bakanının Atina'da Bakoyanni ile yapmış olduğu (göstermelik) görüşmelerden sonra, Trakya'ya yapmış olduğu ziyaretten dolayı duyduğum mide bulantısı, endişe ve öfke hisleriyle kaleme sarılıyorum.

Bahsekonu hanım (Dışişleri Bakanı Dora Bakoyanni) ağlayacak yerde yüzünde güller açarak "iyi şahıs" rolünü oynuyor ve Yunanistan'ın Türkiye'nin AB'ye girmesi için en başta mücadele ettiğini söylüyor. (Bahsekonu bayan acaba "Türkler Avrupalı değil, Asyalıdır ve Avrupa medeniyeti ile ilgileri yoktur" demeye cesaret edebiliyor mu?)

Yunan TV kanalları Eski Türk Dışişleri Bakanının Trakyamızın şehirlerine yaptığı ziyaretleri (teftişleri), Türkiye'nin Gümülcine Başkonsolosluğunun (Kostas Zuraris Kolonaki lapacılarının söküp atmaya cesaret edemedikleri bahsekonu kurumu, Karargâh olarak tanımlıyor) ajanlarıyla kucaklaşmalarını, Faikoğlu, YDP Milletvekli İlhan Ahmet vs. gibi kişilerin suratlarını, "Yunan dostu" Mücahit Dükkancı ile selamlaşmaları ve son olarak da "Batı Trakya Türk azınlığı" ile ilgili açıklamaları gösterdiler. Ne diyelim, başrolde Türk Konsolosu ile Yunan rezilliği oyunu!

Aynı anda televizyonlar, Azerbaycan'a gidecek olan Türk Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün oradaki görüşmeler sırasında "Batı Trakya'daki Türk-Müslüman" azınlığın da gündeme alınacağı açıklamalarını veriyorlardı.

Bir uzaylıya benzeyen Hükümet Sözcüsü Vekili Antonaros'un kalkıp "Yunanistan'da tek bir azınlık vardır, o da "Müslüman" azınlığıdır", ya da eski AB Komiseri ve PASOK aristokratı Papuçis'in "bizde dini azınlıklar vardır" açıklamaları komşularımızın sanki çok umrundaydı.

Türkler Amerikalıların "takdisini" (Elbette Amerikalılar Türk dostu falan değiller; onlar sadece Amerikan dostu ve Türkiye'den de kelimenin tam anlamıyla istifade ediyorlar) ve Yahudilerin "desteğini" almış durumdalar ve başta Özkök olmak üzere generaller görülmemiş bir cüretle kendi yollarında ilerliyorlar.

Hiç utanmadan "Türkiye'nin AB süreci bir tren kazasına uğrarsa, Avrupa da bu kazanın sonuçlarına katlanır" diyerek AB'yi tehdit bile edebiliyorlar. Elbette dış politikayı belirleyecek olan ben değilim; bu hükümetin ve muhalefetin işi, ancak Venizelos, Plastiras (Kurtuluş Savaşı döneminde Anadolu'yu işgal etmek isteyen Yunan ordusunda Albay) (Türkler kendisini "Karabiber" olarak bilirler) ve Beliarius'u (Bizanslı komutan) hatırlamadan da edemiyorum.

"Sınırlara ihtiyacımız yok", "bayrak bir bez parçasıdır", "çokkültürlü toplumlar", "yabancı düşmanlığı ve ırkçılık", "no war, make love" diye bağıran sözde entellerimiz bunları azıcık düşünsünler.

Bu arada tarih konusunda cahil olanlara şu yazıları okumalarını öneririm:

- Türkiye - Yunanistan "Dostluğu" - Sarantis Kargakos

- "Türkler Barbar mıdır?" Ath. Goçis

- "Düşüş ve Kölelik" Ignatios Hacınikolau

- "Türkiye Geçmişine Bağımlıdır" Akis Kosonas

Emekli Korgeneral Nikolaos Fotiadis




Hronos – Gümülcine

17 Haziran 2006

Gümülcine'deki Türk Başkonsolosluğunun Yunan "Pomaklarına" Uyguladığı Terör


Yorgos Papandreu'nun İskeçe-Kavala-Drama Genişletilmiş İller Valiliğine Gülbeyaz Karahasan'ı aday göstermesi, binbir badireden geçmiş olan (Batı) Trakya'nın az-çok tekrar gündeme gelmesine neden oldu. Akabinde de bazı "ilericiler", siyasi açıdan kısıtlamalardan ve devletin uzun yıllardan beri azınlığa uyguladığı baskılardan söz etmeye başladılar.

Ancak bu şahıslar bundan bahsederken, Yunan devletinin yıllardan beri cinayet derecesine varan siyaseti yüzünden "Pomak" ve "Çingenelerinin" bir kısmında Türklük bilinci oluşmasından bahsetmediler. Bunun yanında, Yunan devletinin gerçekten kınanması gereken politikasından bahsedilirken, Türk kökenlilerin ve Başkonsolosluğun azınlığa uyguladığı baskıya ise hiç değinilmedi. Bir analiz yapmak yerine, 3 olayı örnek olarak vermek istiyorum.

- "Hayatımız tehlikede"

a. 1986 yılında Yunanistan Milli Bankası Memurları Derneği Başkanı olduğum sırada özellikle Atina'da çalışan "Müslüman" banka memurlarından bazıları beni ziyaret ederek, başka şehirlere atandıklarından dolayı şikayette bulundular. Olayın cihetini anlayabilmem için saatler süren özel görüşmeler yapmam ve bilhassa da bahsekonu "grubun" lideri olan kişiyle konuşmam gerekti.

Dönemin Çalışma Bakanı Vangelis Yannopulos kanımca doğru olan bir uygulama başlatmıştı. Bahsekonu uygulama Trakya'daki gettolaşmaya bir son vermeyi öngörüyordu. Bu bağlamda "Müslümanlar" devlet bankalarında işe alınıyordu. Tek şart, bahsekonu kişilerin makul bir sürede nüfus kayıtlarını tayin oldukları şehirlere aldırmalarıydı.

Bahsekonu süre geçmiş olmasına rağmen, henüz nüfus kayıtları söz konusu şehirlere alınmadığından dolayı, banka da yukarıda sözü edilen tayinlerle çalışanlara bu konuda baskı yapıyordu.

Kendisinin solcu ve Ankara'daki askerlerin politikalarına karşı biri olduğunu beyan eden "Müslüman" lidere, neden nüfus kayıtlarını naklettirmediği, dolayısıyla istemeden de olsa Ankara'daki askerlerin oyununu oynadığı konusunda yönelttiğim ısrarlı sorular sonucu, kendisinin ve aile çevresinin Türk Başkonsolosluğu ajanlarınca tehdit edildiğini söyledi.

Adıgeçen, nüfus kayıtlarını naklettirerek ailesinin hayatını tehlikeye atmaktansa, kendisinin de karısının da bankadaki işlerinden ayrılarak Almanya'ya göç etmeyi tercih ettiğini belirtti.

- "Yayındaki programın kesilmesi"

b. Triaridis'in Makedonya-Trakya Bakanı olduğu yıllarda, gazeteci Fokion Fundukidis'in "Pomaklarla" ilgili bir araştırması ET3 devlet televizyonunda yayımlandı. Bahsekonu araştırmada, "Pomakların" tezleri de ilk kez, üstelik devlet televizyonunda yer alıyordu. Bazı "Pomakların" Türk Başkonsolosluğunun adamlarının davranışlarının yanısıra, kendileri için yabancı bir dil niteliğini taşıyan Türkçenin öğretilmesinden dolayı Yunan devletine duydukları öfke de dile getirildi.

Bir kişi, "Neden daha yararlı olan İngilizce veya Fransızca yerine Türkçe öğrenmek zorundayız" diye sordu. Bahsekonu kişiler hiçbir ilgileri olmadıkları Türklere karşı düşmanca davranıyorlar ve eski Traklarla, Büyük İskender'in soyundan geldiklerini vurguluyorlardı. Bunun yanında, en azından "Pomakların" bir kısmının bir zamanlar İslamlaştırılmış Hristiyanlar olduklarını göstermek için sandıklarından papaz cübbeleri, ikonalar ve ayin kaseleri çıkarıp gösteriyorlardı.

Bu programı ilgi ve şaşkınlıkla izliyordum, ancak bu uzun sürmedi. Saat 24.00 sularında bir reklam arası verildi, ancak reklamlardan sonra hiçbir açıklama yapılmaksızın program kesildi ve yerine programda olmayan bir film konuldu. Daha sonraları bir etkinlikte gördüğüm bir gazeteciye o akşam ne olduğunu sordum. Bahsekonu kişi bana, Türk Başkonsolosluğunun şikayeti sonucu Bakan Triaridis'in yayına ivedi şekilde müdahale ettiğini belirtti. Tabii, esasen iyi bir gazeteci olan Fundukidis de o günden itibaren unutulmaya terkedildi.

- "Okulların yakıtı için gelen parayı reddettiler"

c. Son olarak, yeni bir olaydan bahsetmek istiyorum: ET3'ün başarılı gazetecilerinden Savvidis'in, Yannaras ve gazeteci Karakusis'in de katıldığı 24 Mayıs 2006 tarihli "Anihnevsis" programına Mustafçova'dan (Miki) 2 "Pomak" da telefonla bağlandı.

Bahsekonu vatandaşlarımız, azınlık okullarında, çocuklara yabancı bir dil olan Türkçenin empoze edilmesinden yakınarak bunu kınadılar. Hatta bir tanesi, parası olsa çocuğunu o okuldan alacağını ve daha iyi bildiği Yunanca eğitim yapan devlet okullarına göndereceğini söyledi.

Bahsekonu katılımcılar, çalışanlarını Türkçe konuşmaya zorlayan ve devletin gönderdiği yakıt ödeneklerini almayarak, okuldaki çocukları üşümeye mahkûm eden, dolayısıyla devlete karşı düşmanca hisler oluşmasını amaçlayan Mustafçova (Miki) Belediye Başkanını da (Mücahit Dükkancı) kınadı ve suçladı. Bunun yanısıra, bahsekonu Belediye Başkanının, "Pomak" kelimesinin bir hakaret olduğunu söylediği belirtildi.

Programa telefonla bağlanan Belediye Başkanı suçlamalara yeterince cevap veremedi, ancak kendisi de "Pomak" olmasına rağmen, Savvidis'in bölgede "Pomak" olup olmadığı sorusuna karşılık, "Pomakların" varlıklarını inkar etti. İşte! Türkleştirme bütün haşmetiyle huzurlarınızda! Umarız Savvidis de Fundukidis'in akibetine uğramaz.

Cinayet derecesine varan ilgisizlik, tahammül veya bazen Türk Başkonsolosluğunun politikasına paralel çizgilerin yanısıra, Başkonsolosluğun ajanlarına bir kaç oy için yalvar yakar olan bazı siyasetçilerin mide bulandıran davranışları, azınlığın Türkleşmesine ve Ankara'daki askerlerin özerklik ve ayrılma planlarına hizmetten başka bir şeye yaramıyorlar.

- "Karahasan da boyun eğmeyecek mi?"

Karahasan'ın adaylığına gelince... Burada esas mesele bir "Müslümanın" adaylığı değildir. Her ne kadar aday olduğu üç ilden ikisinde "Müslüman" bulunmasa da, bahsekonu adaylığa söyleyecek lafımız yok. Asıl mesele, herhangi bir "Müslümanın", Başkonsolosluğun doğrudan denetimine maruz kalmadan herhangi bir makama aday olup olamayacağıdır.

Acaba partiler Başkonsolosluk tarafından kontrol edilen oyları kaybetmeyi göze alarak, Başkonsolosluğun kontolünde olmayan adaylar koymaya cesaret edebiliyorlar mı? Eğer edemiyorlarsa, o zaman az ya da çok, kapalı bir boyun eğmeden bahsedilmesi gerekir.

Yorgos Çorbacis