ABTTF
TR
HABER BÜLTENİMİZE KAYIT OLUN Bülten İcon
Batı Trakya

Türkiye - Avrupa Krizi, (Sözde) Ermeni Soykırımı ve Yunanistan

01.11.2006
I Gnomi – Dedeağaç

31 Ekim 2006

TÜRKİYE - AVRUPA KRİZİ, (SÖZDE) ERMENİ SOYKIRIMI VE YUNANİSTAN


(Sözde) Ermeni Soykırımını reddedenlere cezai müeyyide uygulanmasını öngören yasa tasarısının Fransız Ulusal Meclisi tarafından kabul edilmesi büyük yankı uyandırdı. Bir koloni gücü olan Fransa'nın böyle bir konuya bu denli hassasiyet göstermesinin nedeni ve amacı ne olabilir?

Fransa'nın 18 yy.'da Osmanlı İmparatorluğunun dağılması için milliyetçiliğin yükselmesine katkıda bulunan, Doğu meselesini ortaya atan Büyük Güçlerden biri olduğunu unutmayalım. Keza Fransa hâlen Balkan ülkelerinin sınırlarını yeniden gözden geçirmekte ve çizmektedir. Fransa, İngiltere'yle birlikte I. Dünya Savaşı sonrası Osmanlı İmparatorluğunun Yakın ve Ortadoğu'daki topraklarını paylaştılar.

Bunu Cemiyet-i Akvam talimatları rejimi çerçevesinde yapan anılan iki ülke, bu hareketleri sırasında sadece kendi çıkarlarına uyan dengeleri korumuşlar ve anılan bölgedeki halkların homojenliklerini gözardı etmişlerdir.

Osmanlı İmparatorluğunun milliyetçilik aracılığıyla parça parça kırpılması ve daha sonra da parçalanması, önce Bâb-ı Âli'nin, sonra da Ankara'nın öfkesinin, ülkenin bütünlüğünü ve sonraları devletin ta kendisinin varlığını tehdit eden etnik gruplara yönelmesine neden oldu.

Elbette bu durum Ermenilerin ve Pontusluların (sözde) soykırımlarını ve daha sonraları İstanbul Elenlerinin kovulmasını mazur gösteremez, ancak tarihin de her bir soruya verecek cevabı vardır. Burada önemli olan insanların gözlerine takılan bağnazlık atgözlüklerinin çıkarılıp atılmasıdır; bu atgözlüklerinin esas amacı, Batı ve ortaklarının politikalarını gizlemek ve düşüncelerini halkların gözünde haklı göstermektir.

Yunan ordularının Sakarya önünde bulunması hangi amaçlara hizmet ediyordu? Dağılan Osmanlı İmparatorluğundan arta kalanların neden tam anlamıyla yok edilmeleri gerekiyordu? (Sözde) Ermeni Soykırımının esas faili Abdülhamit'ti, ancak azmettiriciler, aralarında Fransa'nın da bulunduğu Büyük Güçler'di.

Peki, bugün Fransa Ankara'dan ne istiyor?

Türkiye bugün, asırlar boyunca Osmanlı İmparatorluğunun bir parçası olan Yakın Doğu'da yeniden sahneye çıkmaya başladı. Türkiye, Lübnan'da, yani Fransa'nın bölgenin geleceği hakkında söz sahibi olabilmek için, hâlâ koloniyal haklarının olduğunu düşündüğü bölgede, askeri varlığıyla yeniden sahneye çıkıyor.

Ancak bugünkü şartlar, Mustafa Kemal'in İmparatorluktan arta kalanları kurtarmaya çalıştığı, I. Dünya Savaşı sonrası şartlarla aynı değil; bugünkü şartlar, Türkiye'nin tarafsızlığı yüzünden sınırlarına yakın bölgedeki gelişmeleri sadece izlemekle yetindiği II. Dünya Savaşı sonrası şartlara da benzemiyor. Türkiye bugün tarihi geçmişi, ortak dini ve bilhassa da son derece jeopolitik yerinden dolayı Ortadoğu'daki gelişmelerde faal bir rol almak niyetini taşıyor.

Bu bağlamda Ankara'nın Ortadoğu'daki çıkarları nedeniyle AB'nin sert çekirdeğiyle çatışması kaçınılmazdır. Dolayısıyla (sözde) Ermeni Soykırımı meselesinin Fransa tarafından yeniden kaşınması da bu çarpışma mantığı çerçevesinde yer almaktadır. Ankara'ya baskı yapılması için Orhan Pamuk'a Nobel Edebiyat Ödülü verilmesi de aynı mantık çerçevesinde değerlendirilmelidir. Esasen bu durum, bir zamanlar Sovyetler Birliği döneminde anılan ödülü alan Boris Pasternak ve Aleksandr Soljenitsin ve bu durumun hizmet ettiği konjonktüre benzemektedir.

Bu bağlamda Brüksel'in Ankara'yla olan çıkar çatışmasında Kıbrıs meselesini de Türkiye'ye karşı bir baskı unsuru olarak kullanması ve Yunanistan'ı aynı mantığa sürüklemeye çalışması endişe yaratmaktadır.

Acaba Atina kendi ulusal çıkarlarına bakarak Türkiye'ye karşı tavrını bu çerçeveye göre belirleyebilecek mi, yoksa 1922 yılında olduğu gibi Avrupalı güçler tarafından sürüklenerek Ankara'yla olan ilişkilerini bir çıkmaza mı sokacak?

Dimitrios Makrodimopulos
GALERİ